Blog

Su Kıtlığı

Bu ifadeyi son yıllarda sıkça duymaya başladık. İlk duyduğumuzda bize oldukça ilginç geldi aslında. Yaklaşık dörtte üçü sularla kaplı olan bir gezegende nasıl olur da su kıtlığı yaşanırdı ki! Fakat su kıtlığı dediğimiz mesele, tatlı su kaynaklarının tükenmeye başlaması ve var olan kaynaklara erişimin zorlaşmasını anlatıyor.

Peki dünyada var olan suların ne kadarı tatlı su: Sadece %2,5’u. Evet, geriye kalan %97,5’lik kısmın neredeyse tamamı tuzlu su ve insan tüketimine uygun değil. Tuzlu suyu ayrıştırıp kullanmak ise çok pahalı ve pek tercih edilen bir yöntem değil. Bunu yapan ülkeler de var elbette. Özellikle Orta Doğu coğrafyasında Bahreyn, Mısır, İran, Irak, Arabistan, Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, Kuveyt, Libya, Suudi Arabistan ve Yemen gibi ülkeler deniz suyunu çok yüksek maliyetler ile tuzdan arıtarak kullanıyor. Ya da tatlı su ithal ediyorlar.

Evet, tıpkı petrol gibi. Farkında olmasak da su aslında dünya gündemini oldukça meşgul ediyor. Yakın zamanda, geçmişte petrol için yapılan savaşların su için yapıldığını düşünmek kulağa çok ironik geliyor, değil mi? Petrol, daha fazla güç ve zenginlik demekti; su ise hayatta kalmamız için gereken en öncelikli madde. Umarız, su savaşları gibi senaryolar gerçek olmaz ve su kıtlığına karşı kısa vadeli çözümler değil, uzun vadeli sürdürülebilir çözümler bulabiliriz.

Su deyince sadece her gün belirli oranda içtiğimiz sular gelmesin aklınıza. Kentsel kullanım, tarım, enerji ve üretim gibi birçok faaliyette suyu kullanıyoruz ve olası bir su kıtlığı hayatımızı gerçekten durma noktasına getirebilir. Ülkemiz, şimdilik bu krizi yakından yaşamıyor. Fakat, şu an dünyada su kıtlığı yaşayan çok sayıda ülke ve yüz milyonlarca insan var. Yapılan araştırmalar, halihazırda 43 ülkede 700 milyon insanın su kıtlığı yaşadığını ve 2,7 milyar insanın yıl içerisinde en az 1 ay su kıtlığı yaşayan bölgelerde hayatlarını devam ettirdiğini gösteriyor.

Su kıtlığının birçok nedeni sıralanabilir; fakat aslında tek bir nedeni var, o da insanlar. Yeryüzünde son birkaç yüzyılda gerçekleşen beşeri faaliyetler, birçok doğal kaynağı tüketirken su kıtlığının da zamanla baş göstermesine sebebiyet verdi. Nüfusun 20. yüzyılın başından itibaren çok hızlı bir şekilde artması, hızlı kentleşme, küresel iklim değişikliği, sanayileşmenin kontrolsüz ve çevresel faktörler hesaba katılmadan gerçekleşmesi, su kıtlığının yaşanmasında büyük rol oynadı.

Yapılan araştırmalar suya olan talebin 2000 – 2050 yılları arasında %55 artacağını gösteriyor. Dahası, %70’i tarımda kullanılan tatlı su ihtiyacının, artan dünya nüfusunu besleyebilmek için 2035’e kadar %69 artması bekleniyor. Artan nüfus ve sanayileşme ile enerjiye duyulan ihtiyaç da artacak ve bu da enerji üretimi kaynaklı su ihtiyacını %20 oranında artıracak.

Görüldüğü üzere tehlike büyük ve artık çok yakınımızda. Peki iş işten geçti mi? Elbette hayır. Eğer dünyadaki su krizini çözmek için bireysel kullanımdan başlayarak kurumsal, bölgesel, ulusal ve uluslararası önlemler alınabilirse su kıtlığı ile gerçek anlamda mücadele edilebilir ve bu mücadele başarıyla sonuçlanabilir.

Su kıtlığı ile ilgili en köklü ve sürdürülebilir çözüm, elbette onu ortaya çıkaran sebeplerin etkilerinin azaltılması ve zamanla yok edilmesidir. Yani, sera gazı emisyonlarının ve dolayısıyla küresel ısınmanın azaltılması, iklim değişikliğiyle topyekün mücadele; finansal, sosyal ve çevresel anlamda odak noktası sürdürülebilirlik olan uygulamaların hayata geçirilmesi; nüfus artışının kontrol altına alınması ve sanayileşmenin doğa ile uyumlu hale getirilmesidir. Bunun yanı sıra, bireysel düzeyden başlayarak su ayak izi hesaplarının yapılması ve bu ayak izinin düşürülmesi için etkili çözümlerin geliştirilmesi büyük önem arz ediyor. Bu da herkesin su kıtlığını önleme hedefini gerçekleştirmek üzere su tasarrufu yapması gerektiği anlamına geliyor.

Yediğimiz, içtiğimiz her şeyin, yaptığımız her eylemin bir su ayak izi var. Hayatımızı suyu daha az tüketmek üzere planlarsak bu ayak izini küçültebilir ve su kıtlığına karşı kararlı bir duruş sergileyebiliriz.

Daha Fazlası

E-Bülten
Bültene Kayıt Ol
Kayıt olduğunuzda eğitimler ve yeni makaleler hakkında ilk siz haberdar olabilirsiniz.

Bir yanıt yazın