Cinsiyet eşitliği temel bir insan hakkı olmaktan öte barış ve huzurlu bir dünyanın anahtarıdır. Sürdürülebilir bir dünya inşa etmek için ekonomik ve çevresel konular kadar önem arz etmektedir. Son yıllarda bu konuda başta az gelişmiş ülkelerde olmak üzere tüm dünyada ciddi bir farkındalık oluştuğunu söyleyebiliriz. Geçmişle kıyaslandığında bugün daha fazla kız çocuğu okuluna devam etmekte ve küçük yaşta evliliğe zorlanan kız çocuklarının sayısında azalma kaydedilmektedir. Bunun yanı sıra birçok devletin parlamentosundaki kadın sayısında ciddi bir artış görülmektedir. Özel ve kamu sektörlerindeki kuruluşların üst yönetimlerindeki kadın oranın da yine büyük bir hızla arttığını söylemek mümkündür. Dahası, toplumsal cinsiye eşitliğini sürdürülebilir bir zemine oturtmak için birçok ülke doğrudan anaysal çalışmalar yürütmektedir.
Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen yine de gelişmişlik düzeyi fark etmeksizin birçok ülkede kadınlara yönelik bilinçli ya da bilinçsiz ayrımcılık devam etmektedir. Kadın haklarını erkekler kadar savunmayan yasalar ve çeşitli sosyal normlar ne yazık ki uygulanmaya devam etmektedir. Kadınlar, siyasi liderliğin her düzeyinde yeterince temsil edilmemektedir. Farklı yaş gruplarından birçok kadın birlikte olduğu eşleri veya erkek arkadaşları tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır.
Kadın ve erkekler arasındaki bu kadar büyük bir ayrımcılık, küresel anlamda sürdürülebilirlik önündeki en büyük engellerden biridir. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler (BM) de 2030 yılında gerçekleştirmek üzere koyduğu 17 sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden birini de doğrudan cinsiyet eşitliği konusunda belirlemiştir. Bu hedef doğrultusunda yapılmak istenen çalışmaların neler olduğuna geçmeden önce günümüz dünyasında cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili birkaç BM verisini paylaşmakta fayda var:
- Küresel olarak 750 milyon kadın ve kız çocuğu 18 yaşından önce evlendirilmiş ve 30 ülkede en az 200 milyon kadın ve kız çocuğu sünnet olmuştur.
- Evli veya sendikalı kadınların yalnızca %52’si cinsel ilişkiler, doğum kontrol yöntemleri ve sağlık bakımı konularında kendi kararlarını özgürce verebilmektedir.
- Küresel düzeyde kadınlar tarım arazisi sahiplerinin sadece %13’ünü oluşturmaktadır.
- 15 ila 49 yaşları arasındaki kadın ve kızların %19’u da dahil olmak üzere her beş kadın ve kız çocuğundan biri, son 12 ay içinde birlikte olduğu bir partner tarafından fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalmıştır. Fakat ne yazık ki 49 ülkede kadınları bu tür şiddetten özel olarak koruyan yasalar bulunmamaktadır.
- 18 ülkede erkekler, eşlerinin çalışmasını yasal olarak engelleyebilmektedir. 39 ülkede kız ve erkek çocuklar eşit miras hakkına sahip değildir ve 49 ülkede ise kadınları aile içi şiddetten koruyan yasalar mevcut değildir.
- Kadınlar dünya genelinde siyasi görevlerde önemli adımlar atmış olsalar da, ulusal parlamentolarda %23,7 ile temsil edilmeleri hala eşitlikten çok uzaktır.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sürdürülebilirliğin sosyal boyutuna katkı sağlayabilmesi için yapılabilecek çalışmalardan bazıları şunlardır:
- Cinsiyet eşitliği konusunda toplumsal bilincin arttırılması; kadın haklarının hayatın her alanında desteklenmesi için sürdürülebilir politikaların ve uygulanabilir yasal düzenlemelerin yürürlüğe konulması
- Çocuk yaşta evlilik, zorla evlilik ve kadın sünneti gibi kadınlar için ilkel ve son derece zararlı uygulamalara son verilmesi; bunun için yasal bağlayıcılığın arttırılması
- İnsan ticareti, cinsel zorbalık ve diğer mağduriyet çeşitleri de dahil olmak üzere kamusal ve özel alanlarda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddet eylemine ve girişimlerine son verilmesi
- Kadınların sosyal rolünün güçlendirilmesi için özellikle bilgi ve iletişim teknolojisi olmak üzere tüm teknolojik imkanların etkin şekilde kullanılması
- Kadınların siyasi, ekonomik ve kamusal yaşamda her düzeyde karar alma süreçlerine tam ve etkin bir şekilde katılımının sağlanması
- Kadınlara sosyal hayatta ve iş hayatında liderlik için eşit fırsatların sunulması
- Kadınlara kamu hizmetleri, altyapı ve sosyal koruma politikalarının sağlanması
- Aile içerisinde yasal ve sosyal normlara uygun şekilde ortak sorumluluğun teşvik edilmesi
- Ulusal yasalara uygun olarak kadınlara ekonomik kaynaklar üzerinde eşit haklar sunulması; mülk edinme, finansal hizmetler, miras vb gibi konularda kadınlara eşit haklar verecek reformların geliştirilmesi
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Çevre
Cinsiyet eşitliği sadece sosyal bir konu değil aynı zamanda çevresel uyumluluğu etkileyen önemli bir faktördür. Toplumsal cinsiyet ve çevre ilişkisi bağlamında birden fazla sürdürülebilir kalkınma hedefini ele almak, daha adil ve daha sürdürülebilir bir kalkınma modeline doğru ilerlemenin anahtarıdır. Erkeklerin ve kadınların çeşitli toplumlardaki farklı rol ve davranışları ve farklı fizyolojik özellikleri nedeniyle çevresel faktörlerin cinsiyete göre farklılaşan etkileri vardır. Enerji, su, ulaşım, kentsel tasarım, tarım veya tüketim kalıplarının her birinde, çevresel etkilerdeki farklılıkları anlamak için cinsiyete dayalı bir bakış açısı gerekmektedir.
Cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi, kalkınma, çevresel sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin başarılması için kritik öneme sahiptir. Küresel olarak kadınlar, toplum desteği, dayanıklılık oluşturma ve koruma çabalarında merkezi bir rol oynamakta ve böylece mevcut ve gelecek nesillerin refahını sağlamaktadır. Özellikle eko-feminist ve kadınlar ve çevre gibi yaklaşımlar, bu eşsiz doğa anlayışını ve kadınların çevrenin koruyucuları olarak rolünü yansıtmaktadır. Erkekler ve kadınlar, çevresel olaylara karşı aynı deneyimlere ve tepkilere sahip olmayabilir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin entegrasyonu, çevre sorunlarının tanımlanması, çerçevelenmesi ve önceliklendirilmesi ve hangi politika reçetelerinin seçildiği ile ilgili şikayetlerin ifade edilmesi söz konusu olduğunda önem arz etmektedir.